18 Mart 2010 Perşembe

ATMALI İSMİNİN KÖKENİ

ATMALI

ADI NEREDEN

GELİYOR?


E. Halil Karalıoğlu

“Atma”; “atmak” fiilinden gelen ve “atma eylemi” anlamını taşıyan bir kelimedir. Diğer anlamlarına gelince, yün eğirmek için kullanılan çubuğa bazı yörelerimizde “çildirgi” ve bazı yerlerde ise “atma çubuğu” denir. Ayrıca yapıların üzerini örtmekte kullanılan kalın ağaçlara da ‘atma’ denilmektedir. (http://www.ilic.gov.tr/print.php?type=A&item_id=1)

Larousse’da “el sanatları” kapsamında şu anlamlardan söz edilmektedir: “­­­Kasnak işinde, ipliği desen boyunca tutturma işlemi. –Geniş bir yüzeyi örtmek için iplikleri birbirine koşut biçimde germe ve düzenli bir biçimde ilmiklemeye dayanan yöntem. // Atma işi, kumaş yüzeyine enine ve boyuna iplikler atıp kesişme noktalarını tutturarak yapılan sayılı bir nakış türü. (Kafes görünümünde olan atma işi, kolaylığı nedeniyle eski işlemelerde, özellikle bohça ve yaygılarda çok kullanılmıştır.)” İnşaat alaındaki anlam olarak da şu aktarılıyor: “Geniş açıklıklı bir lento oluşturan, çoğunlukla bileşik kiriş. –Bir kesme taşın ayrıtı üzerindeki bir parçanın kopması.”

Ayrıca Hüseyin Ecer şu bilgileri aktarmaktadır: “ATMA, Türkçe’de omuza atılan ya da at sırtına atılan heybe anlamındadır…. ATMALU, ATMA’dan türetilmiş olup heybesi olan kisi…. Ancak bizim bu HEYBELERLE ya da HEYBELİLER’le de bir bağımız söz konusu değil ATMİ olarak.” (http://www.facebook.com/topic.php?topic=9634&post=53804&uid=32929115806)



Atmalı aşiretinin adı ile ilgili olarak anlatılanlar genelde birbiriyle çelişen bilgiler durumundadır. Konuyla ilgili farklı görüş ve/veya rivayetler mevcuttur.



1. Bir rivayet şöyle:

“Atmalı adından da anlaşılacağı gibi Atmalı ismi Türkçedir. Eskiden, Atmalı Aşiretinde Hırsızlık yapmayana, evini geçindiremez düşüncesi ile kız vermezlermiş. Atmalılar Eskiden Cins Atları çalma konusunda maharetli imişler. Rivayete göre, XV. yy.da Van/Erciş yöresinde iskan eden Rişvan Uruğunun iki mensubu, gece başka bir oymağın çadırları
etrafında dolaşırlarken, hırsızlık suçundan tutuklanmışlar. Zamann Boy Beyi tarafından ölüm cezası ile cezalandırılmışlar. Ölüm cezaları, yörenin en yüksek kayası olan Ballıkaya’dan atılarak gerçekleştirilirmiş. Bu iki Rişvanın ölüm cezasının, kayadan atılarak infazına karar verilmiş. İnfaz gerçekleşinceye kadar, aradan geçen süre içerisinde halk arasında Bunları Kayadan Atmalı sözü çok kullanılır olmuş. Günlerce süren tartışmalardan sonra ceza heyeti de tereddüt ederek; ‘Bunları Kayadan atmalı mı, atmamalı mı?’ sorusuna cevap vermeye çalışır. Sonunda kayadan Atmaya karar verilmiş. Zamanın Boy Beyinin emri ile suçlanan iki Rişvan Genci kayadan atılmışlar. Gençlerden biri ölmüş, diğeri ayakları üzerine düşerek kaçmış gitmiş. Bu genç, Askerler tarafından tekrar yakalanmış ve Boy Beyinin huzuruna getirilmiş. Bu genci yeniden ‘Kayadan atmalı mı?’ diye sorulduğunda Bey, bu adamın cezasını çektiğini ve ölmediğini, ikinci kez tekrar atılmasına gerek olmadığını ve mukadderatı değiştiremeyeceklerini söylemiş. Hatta Boy Beyi, bu gencin bu kadar yüksek kayadan atılarak ölmemesine hayret etmiş ve onun Ermiş Kişilerden biri olduğunu düşünmüş ve korkmuş. Derhal onu serbest bırakın gitsin demiş. Böylece halk, serbest bırakılan Rişvan gencine Atmalı adını vermiş. Bu Rişvandan oluşan aileye ve daha sonra çoğalarak meydana gelen Aşirete Atmalı Aşireti adı verilmiş (bunlar rivayettir).”

Görüldüğü gibi, “Bunlar rivayettir” denilmektedir. Daha doğrusu buların birer yakıştırma olduğunu söylemek gerekir. Bu rivayetlerin kaynağı da bilinmemektedir. Ayrıca, olaya bakılırsa, “Atmamalı” adının takılması gerekirdi. Ayrıca, bu açıklama biçimi “atmalı” kelimesi üzerine kurulmuştur, “atma” değil. Oysa, Atmalı aşireti için “Atma aşireti” ifadesi de yaygın biçimde kullanılmaktadır.



2. Atmalı isminin kökeniyle ilgili bir başka görüş şudur:

“… Atçılıkla uğraştıkları için Atmalı adını aldıkları söylenir. AT+MALI adını analiz edersek; AT Türkçe bir kelimedir. MAL ise Kürtçe EV manasına gelir. ATMALI; At Evi, Atlara Malik olanlar, sahip olanlar gibi de yorumlamak mümkündür.”

Görüldüğü gibi bu görüş de son derece zorlama bir faraziye yahut varsayım ve tahmin olmaktan öteye gitmemektedir. Atçılık diye bir meslek yoktur, “at evi” diye bir tabir de olmaz. Birçoklarının “Atmalı aşireti” yerine “Atma aşireti” ifadesini kullanması, bu iddiayı tamamen çürütmektedir.



3. Üçüncü bir görüş ise, Mehmet Demir Atmalı ve İbrahim Uçar’ın aktardığına göre, şöyledir:

“Prof. Mehmet Eröz, Macar Türkolog Rasony ve Hüseyin Namık Orkun, Türklerde totem olarak bilinen hayvan isimlerinin, oymak isimleri olarak alındığını ifade etmektedirler. Atmalı adının, totem olarak alınan atmaca kuşundan alınmış olabileceğini ileri sürmektedirler.”

Mahmut Rişvanoğlu, M. Eröz’ün bunu bir tahmin olarak ileri sürdüğünü belirtmektedir (Mahmut Rişvanoğlu, Saklanan Gerçek: Kurmanclar ve Zazalar’ın Kimliği, Ankara: Tanmak, [t.y.] C. 1, s. 502; Mahmut Rişvanoğlu, Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm, 3. b., İstanbul : Türk Kültür Yayını, 1978).

Bu görüş de, bir tahmin, daha doğrusu yakıştırma olmaktan öteye gitmemektedir. Ayrıca, bu varsayımın doğru olması, Türkler’in (veya Kürtler’in) müslümanlığı kabulünden önce aşiretin mevcut olması şartına bağlıdır. Böyle olsaydı, Atmalı aşiretiyle ilgili bilgilere tarihî kaynaklarda rastlamak gerekirdi. Oysa, Osmanlı arşiv belgeleri dışında bir tarihî kayda rastlanmamaktadır. Bunlar da XVI. yüzyıldan öncesine uzanmamaktadır.



4. Bir diğer görüş, Hüseyin Ecer tarafından, şu şekilde dile getirilmektedir: “ATMİ Arapça’da Türkçe karşılığı isim olarak karanlık, akşam, koyu renk, gölge, belirsizlik anlamındadır. Sıfat olarak kullanıldığında ise karanlık, ışıksız, kara, esmer, koyu, loş, esrarlı, gizli, asık suratlı, kasvetli, üzüntülü, bulanık, korkutucu anlamlarını içermektedir…. Malatya ve çevresi Arap egemenliği altında kaldığı dönemlerde bu bölgede yasayan toplulukları aynı şekilde kendi dillerinde kara-esmer olarak sıfatlandırmışlardır. Atmiliğimiz ne ‘atmaca’dan ne de ‘kayalardan atma’lardan gelmemektedir. Atmi'liğimiz Oravların (Arapların) esmerliğimizi sıfatlandırmasından ileridir.” (http://www.facebook.com/group.php?gid=32929115806#!/topic.php?uid=32929115806&topic=9634)

Hüseyin Ecer, Suriye ve Filistin’i ziyaret edecekler için hazırlanmış olan 1901 tarihli bir Suriye lehçesi günlük konuşmalar kılavuzunda yer alan sözlüğü kaynak olarak göstermektedir. Orada, atmi kelimesinin karşılığı olarak İngilizce dark ve darkness kelimeleri gösterilmektedir. (http://www.archive.org/stream/arabicmanualcoll00crow/arabicmanualcoll00crow_djvu.txt)

Ancak, bu isim benzerliği, ikisi arasında bir bağlantı bulunduğunu söylemek için yeterli bir neden değildir. Tarihî veriler, bu varsayımı doğrular bir nitelik taşımıyor. Malatya ve çevresindeki Arap-İslâm egemenliği 659 yılına uzanır. Ancak 877 yılında bölge tekrar Bizans’ın eline geçmiştir. 1071’den sonra da Türkler’in hakimiyeti altına girmiştir. Atmi (Atma, Atmalı) adının Arapça’yla bir ilgisinin bulunması demek, Atmalılar’ın (daha erken değilse bile) 877 yılında önemli bir topluluk olarak mevcut olmaları demektir. Bu durumda dönemle ilgili kaynakların onlardan bahsetmesi gerekirdi. Oysa böyle birşey yoktur. Tam aksine, Atmalılar’dan (Atmi değil) bahsedildiğini görmek için yedi asır sonrasına bakmak gerekiyor. O zaman bile, köylerde yaşayan küçük ve önemsiz topluluklar oldukları görülüyor. Yaşadıkları yerde dikkate alınan bir topluluk haline gelmeleri ise ancak 1700’lü yıllarda mümkün olmuştur.

İkinci bir husus da şu: Araplar’ın Malatya civarında karşılaştıkları herhangi bir topluluğa bu şekilde ad vermeleri mantıklı bir tahmin kabul edilemez. Onlara, yaşadıkları beldelerden hareketle, “Şuralı” ya da “Buralı” demeleri gerekirdi. Ayrıca, esmerlik gibi oldukça yaygın bir özellik, belirli bir topluluğu diğerlerinden ayırmak için kullanılabilecek bir sıfat ya da isim değildir. Mesela, birçok Hasan’ın bulunduğu yerde bunlardan birini “Kara Hasan” olarak adlandırmak işlevsel olabilir, ama böyle bir insanı sadece “Kara” olarak adlandırmak anlamsız olur.

Üçüncüsü, böyle bir kitlenin, öteden beri bilinen kendi topluluk isimlerini bırakarak, Araplar’ın kendilerine taktığı adı benimsemeleri de olacak şey değildir.

Hüseyin Ecer, çelişkili biçimde şunu da söylemektedir:

“… isimlerin Mam, Kam, Kom, Olda, Hus, Oldada, Fote, Aşe, Ginc, Xido, Milla, Xone, Şore, Bori, Bozo, Hemat, Ale vs. gibi. Ancak bu topraklarin bu öz isimleri Kamber, Kâmil, Ali, Alidede, Hüseyin, Fatma, Ayşe, Genco, Hıdır, Mulla, Hanım, Şehriban, Bahriye, Bazo, Ahmet, Elif şeklinde asimile edilmeye çalışılsa da ….”

Hepimizin bildiği gibi, Fatma’nın Fato, Ayşe’nin Aşe yapılması gibi kısaltmalar Anadolu’da yaygındır. Aşe’nin Arapça Ayşe’den (Âişe) geldiğini bile kabul etmek istemeyen bir insanın, Atmi ismini Arapça’ya bağlamaya çalışması tuhaftır.

Hüseyin Ecer, şunu da söylemektedir: “Bir kere ATMAN yada ATMALI degil ATMİ’dir, aşiret olarak bilinen ve ifade edilen. Reşwan degil Raşi’dir. ATMA, ATMALI, ATMAN gibi sıfatlandırmalar ya da isimlendirmeler ise Osmanlılar’ın Türkleştirme politikaları olduğu açıktır.”

Bu ifadeler de çelişkilidir. Osmanlı’nın Arapça’ya karşı Türkçeleştirme şeklinde bir politikası olmamıştır. Daha doğrusu Osmanlı hiç bir kesime karşı Türkleştirme ve Türkçeleştirme politikası gütmemiştir.



5. Mehmet Demir Atmalı şunları yazmaktadır:

“15.11.2009 akşamı gece yarısı Kanal Türk’te ‘Teke Tek’ Programını izliyordum. Tarihçi Murat BARDAKÇI ve Fatih ALTAYLI’nın konuğu Bizans Tarihi üzerine araştırma yapan Doç. Dr. Levent KAYAPINAR. Bizans kaynaklarına göre Osmanlı’yı anlatırken çok ilginç bir açıklamada bulundu: ‘Bizans kayıtlarına göre Osman veya Osmanlı ismine rastlamıyoruz. Osman Bey’e “Atman” diyorlar. Osmanlı’ya “Atmanik” diyorlar. Osmanlı da bu “Atma” adına Arapça aidiyet eki olan (i) harfini ekleyerek kendine “Atmi” diyor. Aslında Ertuğrul, Orhan, Gündüzalp, Aydoğdu gibi öz Türkçe isimlerin arasında bir Arap adı olan “Osman” isminin bulunmasına tarihçiler bir mana verememekte ve “Atman” adına daha sıcak bakmaktadırlar.. Zaten yerel adı “Osman” değil, “Otman”dır.’ ”

Bununla birlikte, Mehmet Demir Atmalı şu ilaveyi de yapıyor:

“Ancak, bizim Atmalı, Bizans kayıtlarındaki Atman ile aynı mıdır, henüz kesinlik kazanmış değildir.”

Burada şunu belirtmek gerekir: Bizanslılar’ın Osman Bey’e Atman demeleri, Osman Gazi’nin isminin Atman olduğunu göstermez. Çünkü Osmanlı kaynakları bu konuda kesin bilgi vermektedir. “Aslında Ertuğrul, Orhan, Gündüzalp, Aydoğdu gibi öz Türkçe isimlerin arasında bir Arap adı olan ‘Osman’ isminin bulunmasına tarihçiler bir mana verememekte” şeklindeki ifade de abartılıdır. Aslında Çağrı Bey’in adı Davud, Alpaslan’ınki Muhammed’dir. Orhan Bey’in oğlunun adı da Süleyman Şah’tır. Orhan Bey’in torunu Murad’ın adı da Arapça’dır. (Yıldırım) Bayezid de “Ebu Yezid” demektir ve Bâyezid (Ebu Yezid) Bestamî’den dolayı yaygınlaşmış bir isimdir.

Atmalı ile Arapça aidiyet eki ile oluşturulan “Atmî” arasında da bir ilişki kurulamaz. Atmî, “Benim Atm’ım” demek olur. (Mesela ‘Ya Rabbî’ demek ‘Ey Rabbim’ demektir. Uzatma eki atılarak ‘Ya Rabbi’ de denilebilmektedir.) Osmanlılar gerçekten kendilerini “Atmi” olarak adlandırmış olsalar bile, bu, Osmanlılar’la Atmalılar arasında ilişki kurulmasına yetmez. Bunun için ayrıca belge sunulması gerekir. Halbuki, yukarıda da belirtildiği gibi, 1560 yılı öncesindeki Osmanlı arşiv belgelerinde (ve başka yazılı kaynaklarda) Atmalı diye bir aşiretten söz edilmiyor ve böyle bir isim geçmiyor.



6. 1919 yılında bölgeyi ziyaret etmiş ve Pazarcıklı Atmalılar’ın reisi Paşa Yakup ile görüşmüş olan İngiliz binbaşısı Noel, Kürtçe Atmi olan aşiret adının, Osmanlı Devleti’nin Türkleştirme politikası sonucu Atmalı şeklinde Türkçeleştirilmiş olduğunu ileri sürmektedir. Her ne kadar o dönemde iktidarı ele geçirmiş bulunan İttihat ve Terakki örgütü Türkçülük yapmışsa da, bu, Prof. Dr. İlber Ortaylı’ın “Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu” adlı doktora tezinde belirttiği gibi, Almanlar tarafından teşvik edilen ve daha çok dış politika bakımından önem taşıyan bir uygulama durumundaydı. Türkleştirme ve Türkçeleştirmenin resmî politika haline gelmesi, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Tek Parti döneminde yaşanmıştır. İttihat ve Terakki öncesi Osmanlı politikalarının ise Türkçeleştirme ve Türkleştirme ile uzaktan-yakından bir ilgisi yoktur. Hatta II. Abdülhamit’in, kurduğu Hamidiye Alayları ile doğudaki bazı Türk aşiretleri Kürtleştirdiğini ileri sürenler bile vardır. Ondan önceki tarihlerde de herhangi bir Türkleştirme faaliyeti yaşanmış değildir. Aslında Kürt aşiretleri II. Mahmut dönemine kadar büyük ölçüde özerk bir konumdaydılar. II. Mahmut’un merkezî idareyi güçlendirme çabaları aşiretler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. 1560 yılında Osmanlı’nın bir köy bile değil, bir mezrada yaşayan Atmi adlı iki-üç kişilik bir topluluğu Türkleştirmek için adlarını Atmalı diye yazacağını düşünmek mantıksızlık olur. Kesin olan husus, Noel’in bir İngiliz casusu ve ajan-provakatör olduğu ve o sıralarda Kürtler’i kışkırtmaya çalıştığıdır. Noel’in Atmi ve Atmalı adları ile ilgili olarak söylediklerinin herhangi bir değeri yoktur.

Sonuç olarak şu söylenebilir: Mevcut bilgilerimiz çerçevesinde Atmalı (Atmalu) adının kökenini tespit etmek mümkün görünmemektedir. Fakat Türkçe bir adlandırma olduğu kesindir.



“Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Kuşkusuz ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?!” (Fussilet Suresi, 41/33)

1 yorum:

  1. Sega Dreamcast: A Look Inside the Sega Genesis Mini
    A peek inside kirill-kondrashin Sega's iconic Mega Drive Mini: A look inside the SEGA Genesis Mini. Posted 카지노 사이트 10 months ago.

    YanıtlaSil